YETİŞKİNDE ANKSİYETE BOZUKLUĞU

36 yaşında, bir okulda memur olarak çalışan danışanım Diyar Hanım, üç yıldan beri rahatsız olduğunu, kendisine “Anksiyete bozukluğu “ teşhisi konduğunu, ilaç tedavisi görmesine rağmen bir türlü düzelemediğini ve bu yüzden de psikolojik destek almak istediğini belirtmiştir. Kendini tanımlarken sinirli, çok hassas, telaşlı gibi ifadeler kullanarak her şeyin anında olmasını istediğini ve çok alıngan olduğunu söylemiştir. Şu anki şikayetlerini de şöyle sıralamıştır; “Kıvanç Hanım, ben on yıllık evliyim. Eşimle benim bir kızımız var, 9 yaşında. Kızım okula gidiyor, okulumuz yakın olduğu için kızım kendi gidip geliyor. Kızım okuldan azıcık geç gelse hemen çok büyük bir kaygıya kapılıyorum. Aklıma çok kötü şeyler geliyor. Elim ayağım uyuşuyor, vücudum geriliyor, içim sıkılıyor, çok huzursuz oluyorum. Eşimle benim ilk yıllarda çocuğumuz olmadı. Kızım tüp bebek tedavisi sonucunda oldu. Bu yüzden ona çok bağımlıyım herhalde… Bir başka önemli sorunum da uykuya dalmakta zorluk çekiyorum, sabahları çoğu zaman dinlenmemiş kalkıyorum.” diyerek sorunlarını sıraladı.

Anne ve babası hayatta olan Diyar ın 40 yaşında bir ablası ve 33 yaşında bir erkek kardeşi bulunmaktadır. Ablasının evli olduğunu ve kardeşinin de bekar olduğunu söylemiştir. Ablası ile ilişkisinin soğuk olduğunu ve bu durumun onu çok yıprattığını belirtmiştir. Çocukluğunda anne ve babası arasında sorunlar olduğunu anlattıktan sonra, “Hep ailemden, ‘Büyük ablanla tartışırsan cevap verme ya da küçük kardeşini affet’ sözlerini çok sık duyarak yetiştim.” Bir de annem tarafından pek istenmeyen bir çocuktum, bu da beni çok yaraladı, kişiliğim üzerinde epey etkili oldu.” demiştir. Ayrıca çocukken annesinin kendine karşı soğukluğunu ancak bu şekilde açıklayabileceğini belirtmiştir. Ablası evlendikten sonra annesi ile olan iletişiminin biraz değiştiğini, annesi ile artık daha fazla iletişimde bulunabildiğini söylese de yine de annesinin hiçbir şeyi paylaşmadığını, mesafeli davrandığını ifade etmiştir.
Çocukluğunda, özellikle annesinin kendisini yeterince sevmediğini ve ayrım yaptıklarını düşündüğü için birtakım duygusal sıkıntılar yaşadığını söyleyerek, kendi çocuğunun da aynı sıkıntıları yaşamaması için kızına çok fazla bağlandığını ifade etmiştir.

Evlilik öyküsüne bakıldığında; eşi ile severek evlendiklerini aralarında bir sorun olmadığını, eşinin de kızına karşı ilgili ve sevecen bir baba olduğunu belirtmiştir.

Uykusunda sorun yaşadığı için tam olarak doyurucu bir rüya göremediğini de eklemiştir.

Diyar Hanım’a bir sonraki görüşmede kişilik testleri ve psikolojik testler uygulanıp sonuçları kendisiyle paylaşılmıştır. Diyar Hanım, haftada bir kere, düzenli olarak psikoterapi görmüştür.

“Anksiyete bozukluğu”nun belirtilerini sıralarsak;
*Genel bir gerginlik hali: Yani sese karşı aşırı bir hassasiyet, heyecanlı olma.
*Endişeli bekleyiş: Örneğin, eşi geç gelse eşinin trafik kazası geçirdiğinden kaygılanır ya da kapı çaldığında birisi kötü bir haber getiriyordur… Ve bu böyle devam eder. Endişeli bekleyiş, normal söylenenleri de endişe kapsamına alarak normal anksiyeteye dönüşür ve olaylar hakkında kötümser bir görüşe eğilim oluşur.
*Anksiyete atağında kişi, kalp çarpıntısı, terleme nöbetleri, nefes darlığı, titreme ve ürperme nöbetleri, baş dönmesi, geceleyin korku ile uyanma, düşünceleri yoğunlaştırmada güçlük çekme ya da zihnin boşalmış gibi olması görülebilir.

Anksiyeteli kişiler kendilerine üzüntü bulmakta ustadırlar, üzüntüleri gece yatağa girdikten sonra da bitmez. Günlük olaylarla ilgili kaygılara, geçmişte yapılmış hatalar ve gelecekte ortaya çıkabilecek güçlükler eklenir. Akut anksiyete nöbetleri birkaç saniyeden birkaç saate kadar sürebilen panik dönemleri biçiminde görülür. Bu nöbetlerde çarpıntı, aşırı terleme, baş dönmesi, göğüs ve mide bölgelerinde yoğun bir ağırlık duygusu, yüz ve ellerde soğukluk görülür. Bu ürkütücü duygular kişide ve çevresindekilerde öyle bir panik yaratır ki, kişi acile götürülür ve orada sakinleştirici iğne yapılıp evine gönderilir.

Kusurlu ana baba tutumları anksiyete bozukluğunun nedenlerinden biridir. Yapılan araştırmalara göre, anksiyeteli kişilerin ana babalarının çoğunlukla çocuklarından çok şeyler bekleyen ve onlara sevgi desteği, ancak bu beklentileri karşılandığında sağlayan kişiler olduğu ortaya çıkmıştır. Geçmişte yaşanan sarsıcı bir olayın yeniden canlanması da anksiyete oluşturur. 45 yaşlarında bir ev hanımı olan Meral hanım, küçük bir çocukken anne babası ayrılmışlardı. Meral hanım onların kavgalarına tanık olmuş ve terapi sırasında anılarından söz ederken bu olaylara ilişkin anksiyetesini yeniden yaşamıştı. Başka bir şehirde yaşayan kızı ve damadı, Meral hanımın yaşadığı apartmana yerleştiler. O zamana kadar danışanımız kızının mutlu olduğuna inanıyordu. Ancak aynı yerde oturmaya başladıktan sonra kızıyla damadının tartışarak birbirlerini boşanmakla tehdit ettiklerine tanık oldu. Meral hanım, onların her tartışmasından sonra uzun süren anksiyete nöbetlerine giriyor ve çocukluk yıllarında olduğu gibi, yeniden tartışma çıkması olasılığının kaygısını taşıyordu.

Gerçekte bu tartışmalar genç çiftin yaşamlarının bir parçasıydı ve aralarında güçlü bir sevgi vardı. Meral hanıma yapılan terapiler sayesinde durumu düzeldi. Olaylar, onun geçmişten kalma duyarlı bir noktasına dokunmuş ve o yıllara ilişkin anksiyetesini canlandırmıştı.

Yaygın anksiyete rahatsızlığı, sıklıkla görülen bir durumdur. Bu rahatsızlığı geçiren kişilerin çoğu, psikiyatri dışında başka doktorlara başvurmaktadır. Bu bozukluğun fiziksel belirtileri için tedavi aramaktadırlar. Ancak biyolojik araştırmalar, beynin kaygı ile ilgili bölgelerinde nöral iletinin bozulmuş olabileceğini düşündürmektedir.

Comments are closed.