OKUMA GÜÇLÜĞÜ VAKA ÖRNEĞİ

Öğrenme bozukluğu olarak nitelendirilen disleksi, okuma güçlüğü olarak kısaca tanımlanıyor. Anne ve babalar için en zor dönem şüphesiz, çocuklarının ilkokula başladığı ve okuma yazma öğrenmeye başladığı zamanlardır…

Bu dönemde anne ve babalar çeşitli kaygılar içindeler; “Çocuğum okuma-yazmayı öğrenebilecek mi? Ya öğrenemezse ne olur? Arkadaşı okuma-yazmayı söktü benim çocuğum tam olarak okuyamıyor. Acaba zekasında mı bir sorun var da bu yüzden okuyamıyor…” Oysaki okumayı sökerken her çocuk aynı performansı göstermiyor. Bu sorun çok farklı nedenlerden kaynaklanabiliyor; zeka geriliği, görme-işitme özürleri, ciddi psikolojik sorunlar, sosyo-kültürel yetersizlikler, nörolojik-ortopedik özürler, aile içi çatışmalar, motivasyon eksikliği, verimli ders çalışma yöntemlerini bilememe, okul-öğretmen ya da eğitim programından kaynaklanan sorunlar, okul başarısızlığının ya da öğrenme güçlüklerinin nedenleri olarak kabul ediliyor.

Öğrenme güçlüklerinden biri olan disleksiye (gelişimsel okuma bozukluğuna) erkek çocuklarda kızlara oranla 4 kat daha fazla rastlanıyor. Disleksinin sebebi tam olarak bilinmese de, hamilelik sırasında annenin yetersiz beslenmesi, geçirilen enfeksiyonlar, doğum sonrası görülen yüksek ateşli enfeksiyonlar ve kalıtım, en önemli nedenler olarak gösteriliyor.
Öğrenme bozukluğu, zekası normal ya da normalin üzerinde olan ve beklenen akademik becerileri kazanamayan çocuklar için kullanılan bir terim. Disleksi ise, dinleme, konuşma, okuma, yazma, akıl yürütme ile matematik yeteneklerinin kazanılmasında ve kullanılmasında önemli güçlüklerle kendini gösteren bir öğrenme bozukluğudur.
İlkokula başlayan disleksili çocuklar, eğitim alabilecek zihinsel gelişim henüz tamamlanmadığı için okuyamazlar, yazamazlar ve aritmetik işlemleri kavramada zorlanırlar. Ancak bu çocukların zeka düzeyinde bir gerilik yoktur. Hatta zekası yüksek çocuklarda da bazen disleksi sorununa rastlayabiliyoruz.
Disleksili çocuklarda dikkat eksikliği de sıklıkla görülür. Bu çocuklar dikkatlerini uzun bir süre bir konu üzerinde toplayamazlar. Sık sık eşya kaybederler, unutkandırlar. Ders çalışma konusunda hevessiz ve isteksizdirler. Sınav sorularını çabuk okuyamazlar ve cevapları yazamazlar. Çoktan seçmeli sınavlarda ve sözlülerde daha başarılı olurlar.
Dilek, 7 yaşında birinci sınıf öğrencisiydi; kendinden iki yaş küçük kız kardeşi vardı. Öğretmenin isteği üzerine merkezimize anne ve babasıyla gelmişti. Öğretmeni öğrencinin ders sırasında sık sık dalıp gittiğinden ve derse kendini veremediğinden, ödevlerini eksik ve hatalı yaptığından şikayetçi idi. Dilek, geçen sene anaokuluna da gitmişti. Buna rağmen okuma hızı çok yavaştı; okurken kelimeleri değiştirerek okuyor, bazen kelime atlıyordu. Yazısı çok karışıktı ve yazım hatalarıyla doluydu. Ders başarısı düşük olduğu için kendine güveni de azdı. Sınıfta bildiği konularda bile hata yapma kaygısıyla parmak kaldıramıyordu.
Dilek e yaptığımız seanslarda Wisc-r zeka testi ve Benton görsel algı, dikkat testleri uygulandı. Zeka testi sonuçlarına göre Dilek’in sözel ve performans becerileri alanında anlamlı farklar bulundu. Sözel değerlendirmesi, performans değerlendirmesine göre daha düşük bulundu. Yani motor-görsel alanı, dil-sözel alanına göre daha fazla gelişmişti. Bu sonuç da zaten tipik “öğrenme güçlüğü” teşhisi için yeterli bir kanıttı. Dilek’in kendi zihinsel gelişimi, kendi yaş grubu ortalamasının üstünde idi. Yani danışanımın zeka seviyesi normalden üstün çıkmıştı. Dikkat, idrak, tespit, hafıza fonksiyonlarını ölçen Benton görsel algı testine göre de Dilek’te hafif bir dikkat dağınıklığı mevcuttu. Bütün bu sonuçları aileyle paylaştıktan sonra öğrenci ile her hafta düzenli özel eğitim seansları yapıldı. Danışanım kısa süre içinde okuma-yazmayı tam olarak kavradı ve daha seri okumaya ve eksiksiz yazmaya başladı.
Okul içi öğrenme becerilerini geliştirmek tek başına öğretmenin yeteneği değildir. Çocuğun katılımıyla beraber, ailenin de gereken miktardaki katılımı, desteği öğrenmeyi etkiler. Öncelikle ilgili ve destekleyici bir ebeveyn olmak gereklidir. Ailenin çocuğunu gözlemlemesi, başarısını takdir etmesi ve çocuğun desteğine karşılık verebilmesi çok önemlidir. Anne ve babanın, çocuğun öğretmeniyle bilgi alışverişinde olması, çocuğa okulda öğrendikleri konusunda yardımcı olmalarını ve öğretmenin tutumunu anlamalarını kolaylaştırır.
Çocuğa yönelik olumsuz, yapıcı olmayan davranış ve sözler karşısında; çocuğun var olan öğrenme becerilerinde performans düşüklüğü ve diğer bazı psikolojik sorunlar görülebilir. Çocuğun başarılı olduğu alanlar ortaya çıkartılıp, o alanlarda kendini gösterebilmesi sağlanmalıdır.

Comments are closed.