Mert ilkokul üçüncü sınıf öğrencisiydi, kendisinden bir yaş küçük kız kardeşi vardı. Danışma merkezine anne ve babasıyla beraber zorla getirildiği belliydi. Öncelikle her zaman yaptığım gibi anne ve babayı danışma odasına aldım. “Sizi buraya getiren nedir?” diye sorduğumda anne telaşlı bir ses tonuyla konuşmaya başladı. “Kıvanç hanım, sizin yazılarınızı her zaman takip ediyoruz. Bizi her konuda aydınlatıyorsunuz. Sağolun. Geçenlerde öğrenme güçlüğü ile ilgili bir yazınızı okumuştum. Benim çocuğumda da yazdığınız şeyler tıpatıp uyuyor. Mert çok iyi bir evlattır. Fakat halen okuma yazmayı sökemedi. Birinci sınıfta kalmıştı, ders çalışmıyordu. Oyuna çok düşkündü. Sonra birinci sınıfı tekrar okudu. Okumayı gene öğrenemedi. Fakat öğretmeni onu geçirdi. Mert’in küçükken gelişimi, oturması, diş çıkarması, konuşması, her şeyi zamanında oldu. Ama iki yaşındayken koltuktan düşmüştü. Beyninde çatlama oluşmuş bu düşmenin ardından. Sizden ricam, çocuğumun neden okumayı öğrenemediğini bulmanızı istiyorum” dedi ve ağlamaya başladı.
Bir müddet sonra Mert’i danışma odasına aldım. Bir süre konuştuktan sonra bana alıştığını fark ettim ve okuma yazma durumunun nasıl olduğunu anlamak için ona sorular sordum. Benim söylediğim harf ve heceleri yazamıyordu. Mert’e daha sonra zeka ve dikkat testlerini uyguladım. Test sonuçlarına göre zeka seviyesi normalin alt sınırlarındaydı. Bu zeka düzeyi kesinlikle okumaya engel değildi. Peki neden o zaman Mert yaşıtları gibi okuma yazmayı öğrenemiyordu? Küçükken düşme olayı olduğu için aileye MR çektirmelerini söyledim.
Daha sonraki randevumuzda MR sonuçlarına baktığımda önemli hiçbir bulgu yoktu. Sonuçlar normaldi. Yani organik bir sorun yoktu. Mert’te öğrenme güçlüğü vardı. O seansta ve diğer seanslarda Mert ile dikkat, hafıza, dikkatin sürdürülmesi, anlama, algılama kapasitesini geliştirici çalışmalar yaptık. Danışanım sonunda okuma yazmayı kısa bir sürede öğrendi.
Öğrenme güçlüğü, çocuğun herhangi bir nörolojik bozukluğa bağlı olmaksızın okul becerilerindeki bozukluktur. Öğrenme güçlüğü çocuğun okuma, yazma, konuşma veya aritmetik becerilerini etkileyebilir. Bu bozukluk aynı zamanda sosyal aktivitelere de yansır. Bu rahatsızlık, zeka özrü, körlük, sağırlık veya davranış sorunlarıyla aynı değildir. Öğrenme güçlüğü, gelişimin farklı alanlarını etkileyebilir. Bazı alanlarda zorluklar yaşarken, diğer bazı faaliyetlerde yaşıtlarından daha üstün becerilere sahip olabilirler.
Belirtiler, çoğunlukla çocuğun okula başlamasıyla ortaya çıkar. İlkokulun ilk senelerinde öğrenme sorunları ile dikkat çekerler.
Çocuğunuzun öğrenmesini artırmak ve uyumlu olmasını sağlamak için sizlere önerilerim olacak;
*Çocuk beceriksiz olarak değerlendirilmemeli. Bir iş yapmaya giriştiğinde sen onu yapamazsın gibi uyarılar, çocuğun kendine güvenini sarsacaktır.
*Yeteneklerinin sınırlı olduğu kabul edilmeli, yeteneğinin üstünde bir şey beklenmemeli.
*Normal çocuklarla karşılaştırılmamalıdır.
*Çocuğun öğretmeni ile sıkı bir diyalog kurulmalıdır.
*Düzenli olarak yaptığınız aile toplantılarında çocuğunuza model rolünde bir ebeveyn olarak kendi planlarınızdan bahsedin. Planlı olunduğu aktiviteler planlaması için yardımcı olun ve ders çalışma programının aralarına aile toplantıları koyun.
*Kitap okuma saatlerinin kaydını tutun. Yatay eksende haftanın günlerinin yazılı olduğu bir grafik tutarak, çocuğunuzu okuma konusunda motive edebilirsiniz. Çocuğunuzun en sevdiği kitaptan her akşam kaç sayfa okuyacağı konusunda hedef belirlemesini sağlayın ve grafiği nasıl işaretlemesi gerektiğini öğretin. Bu şekilde her gün okuduğu sayfa sayısının arttığını göreceksiniz.
*Çocuğunuzun her hafta kaç saatini TV önünde geçireceğine karar verin. TV rehberinden programları önceden seçmesini sağlayın.
*Öğrenme güçlüğü yaşayan çocukların daha çok uyarıcıya ihtiyacı vardır. Bunun için iş yaparken yaptığınız iş hakkında çocuğunuza açıklamalarda bulunmalısınız. Onun söylediğini dinlemeniz, konuşması için çocuğunuzu konuşmaya teşvik etmeli, cesaretlendirmelisiniz.
*Özellikle hareketli ve öğrenme güçlüğü yaşayan çocuğunuz varsa mutlaka onun, sporla uğraşmasını destekleyin.
*Dikkat dağınıklığı olan çocuklar mutlaka sınıfta en ön sırada oturmalı. Sırasını paylaştığı kişi ona olumlu örnek olabilecek sakin biri olmalı.
Peygamber Efendimiz buyuruyor;
“Şüphesiz ki Allah, çocuklarınız arasında öpücüklerinizde de eşit davranmanızı sever.”
Son Yorumlar
Kategoriler