İLİŞKİLERİMDE ÖFKEMİ KONTROL EDEMİYORUM

Emine hanım işten evine gelmiş ve çocuğunu bakıcısından almıştı. Bir devlet dairesinde memurdu. Eşi Naim beyle severek evlenmişlerdi. Ailesi aslında eşini damat olarak benimseyememişti. Aile kızlarını daha tahsilli ve varlıklı bir beyle evlendirmek istemişlerdi. Naim bey ortaokuldan terk idi ve esnaftı. Düzenli sabit bir geliri yoktu. Eşini çok seviyordu ama eşini daima acımasızca eleştiriyordu. Emine hanım farkında olmadan bir hata yapsa veya eşini eleştirse Naim bey hemen küfür etmeye ve karısını aşağılamaya başlıyordu. Üstelik bunları baş başa iken değil başka insanların yanında yapıyordu. Naim bey hayatında olmak istediği yerde değildi ve bu yüzden daima stresliydi. Eşinin onu psikiyatriste götürmek isteğini de gururu yüzünden reddediyordu.

Bir akşam üstü Naim bey işyerinden eşine telefon açtı. Akşama misafir çağırdığını son anda eşine danışmadan haber verdi. Emine hanım da o gün kendini çok yorgun hissediyordu. Hiç misafir ağırlayacak modda değildi. Sonra eşine telefonda bu duygularını ve halsizliğini anlattı. Ama Naim bey bir kere kafasına koymuştu. Bu misafir bugün akşam gelecekti. Onun için karısının hazır olup olmaması çok da önemli değildi. Bu tartışma akşam her ikisi de işten dönünce devam etti. Naim bey sinirinden ev kapısına yumruk attı ve tabii ki de eli incindi. Çocukları Ahmet de bu olan biteni korkuyla izledi.

Farkındaysanız bu örnek vakada Emine hanım sadece kocasının kendine saygı duymasını bekliyor. Yani misafir çağırma konusunda eşiyle beraber karar vermek istiyor. Ama Naim bey aslında eşiyle mutlu ama kendisiyle ve hayatla barışık değil. Karısını kendinden üstün görüyor ve bunu kompleks yapıyor. Kendi sorunlarını eşine yansıtıyor, farkında olmadan. Kişinin birey olarak kendinden memnun olması, olmak istediği yerde olması ve hayatla barışık olması ne kadar önemli değil mi değerli okurlar… İşte bu yüzden eğer kişi mutlu ise eşine ve çevresine de mutluluk pozitif enerji verecektir.

Her insan öfkelenir, önemli olan öfkemizi yenebilmemiz ve her zaman soğukkanlılığımızı koruyabilmemizdir. Kişiler öfke duygularıyla baş edebilmek için çeşitli yollar kullanırlar. Bu yollar; ifade etme, bastırma, sakinleştirmedir. Kızgınlık duygularınızı saldırganlıkla değil de kendinizi; düşünce ve duygularınızı yansıtacak şekilde ifade etmek en sağlıklı yoldur. Bunu yapabilmek için, istediklerinizin ne olduğunun farkına varmalı, bunları açık ve karşınızdakini incitmeyecek şekilde aktarabilmeyi öğrenmelisiniz. Bu aynı zamanda, kendinize ve karşınızdakine saygılı olmak demektir.

İkinci yol, kızgınlığın bastırılıp, daha sonra olumlu duygulara ya da başka yöne yönlendirilmesidir. Bu bazen işe yarasa da öfkeyi sürekli bastırmak, çok sağlıklı olmayabilir. Bu yaklaşımda tehlike şudur; eğer açık bir şekilde ifade edilemezse, bir süre sonra bu duygu kişinin kendine döner ve yüksek tansiyon, ülser, alerji baş ağrısı gibi psikosomatik rahatsızlıklara ya da depresyon gibi sorunlara yol açabilir. İfade edilemeyen kızgınlık başka sorunlara da yol açabilir; Bunlardan biri, bu duygunun dolaylı, pasif agresif yollarla (intikam alma, zıtlaşma gibi) dile getirilmesi ya da sürekli alay eden, düşmanca bir kişilik geliştirilmesidir. Diğerlerini sürekli aşağılayan, her şeyi eleştiren ve alaycı ifadeler sıkça kullanan kişilerin, kızgınlıklarını yapıcı bir şekilde ifade etmeyi öğrenemedikleri düşünülür. Bu kişiler ilişkilerinde daima başarısızdırlar.

Öfke duyduğunuzda kendinizi sakinleştirmeye çalışmak üçüncü bir yoldur. Bu da sadece dışsal davranışlarınızı değil, içsel tepkilerinizi de kontrol etmeniz anlamındadır. Yani nefes alışverişlerinizi, kalp atış hızını kontrol ederek, kendinizi fizyolojik olarak sakinleştirip, içinizdeki öfkeyi hafifletir, katlanılabilir hale getirebilirsiniz. Bu tekniklerin hiç biri işe yaramıyorsa o zaman hem sizin, hem birilerinin canı fena halde yanacak demektir.

Öfkeli kişiler düşüncelerini küfrederek, bağırıp çağırarak ifade etme eğilimindedirler. Öfkeli olduğunuz zaman genelde düşünceleriniz gerçeği yansıtmaktan çok, olayların abartılmış ve çarpıtılmış şekilde algılandığını yansıtır. Bu tür düşünceleri fark edin ve yerine daha mantıklı olanları yerleştirin. Örneğin, kendi kendinize “eyvah şimdi her şeyi mahvetti!” yerine, “Evet çok can sıkıcı bir olay ama bu dünyanın sonu değil be buna çok öfkeleniyor olmam bu olayı olmamış hale getirmeyecek” diyebilirsiniz. Her iki düşünceyi de aklınıza getirin ve öfkenizin hangi düşünceyle azaldığını ya da arttığını görün.

Kızgın ve öfkeli insanlar, genelde düşünmeden yargılama ve bunlar yönünde davranma eğilimindedirler. Bu yargılar da gerçek dışı olabilmektedir. Eğer çok şiddetli bir tartışma içindeyseniz, ilk yapacağınız şey, biraz yavaşlayıp gösterdiğiniz tepkileri gözlemeniz olmalıdır. Aklınıza gelen ilk şeyi söylemeyin, yavaşlayın ve asıl söylemek istediğinizi düşünün. Aynı anda karşınızdakinin de söylediklerini duymaya anlamaya çalışın. Hemen cevap vermeyin. Birisini; özellikle değer verdiğiniz insanı eleştirirken, yumuşak bir ses tonuyla onu incitmeden eleştirinizi yapın. Asla onun kişiliğine yönelik değil, davranışına yönelik eleştiri yapın. İnsanın eleştirildiğinde savunmaya geçmesi normaldir ama siz de hemen saldırıya geçip savaşmayın. Onun yerine söylenenlerin altında yatanı bulmaya, asıl söylenmek isteneni dinlemeye çalışın.

Sevgili   Peygamberimiz buyuruyor:
“Kuvvetli kimse (güreşte hasmını yenen) pehlivan değildir. Hakiki kuvvetli, öfkelendiği zaman nefsini yenen kimsedir.”

Comments are closed.