GENÇLERDE DERS BAŞARISIZLIĞI

Değerli okuyucularım, son zamanlarda merkezimize ortaokul birinci sınıfta okuyan ve ders başarısı düşen, sınavlardan düşük puan alan veya karnesi zayıflarla dolu danışanlarım sıklıkla gelmeye başladı.

Anne ve babalar; “Kıvanç Hanım, çocuğumun ilkokulda dersleri çok iyiydi. Hep teşekkür veya takdir alarak geçerdi. Birinci sınıfta da hemen okuma–yazmayı söktü. Ancak, ortaokula başladıktan sonra ders başarısı düştü, ders-ödev sorumluluğunu tek başına almıyor, benimle beraber ders çalışmak istiyor. Kendi başına, öğretmen ödev vermese bile ben fazladan test çözeyim demiyor. Hatta bazen sınav tarihlerini bile bana söylemiyor. Okulun kursuna da gönderdik ama hiçbir faydası olmadı” diyerek bu konudaki şaşkınlıklarını ve üzüntülerini dile getiriyorlar.

İlkokul dönemi sona erip de ortaöğretim dönemine girildiğinde çocukların ders başarısında belirgin bir düşüş yaşanabilir. Anne ve babalar, okul başarısının kendilerine ifade ettiği anlamlar doğrultusunda farklı tepkiler verseler de hemen hepsinin kaygısı yükselecektir; “Acaba çocuğumun öğrenme ile ilgili bir sıkıntısı mı var? Derslerine yeterince çalışamıyor mu? Verimli ders çalışma yollarını bilmiyor mu da derslerinde başarısız oluyor? Zeki olduğunu düşünüyorum, acaba çocuğumun benim bilmediğim psikolojik sorunları mı var?” Bu gibi kaygılarla anne ve babaların ilk tepkisi genelde suçlayıcı ya da kısıtlayıcı olur; “Sana kaç defa söylemiştim ders çalış, bilgisayarda fazla zaman geçirme. Bilemediğin konuları arkadaşlarına veya öğretmenine sor, dersi iyi dinle diye… Bundan sonra bilgisayar, televizyon oyun yok.”
Genelde ders başarısızlığında ilk öncelikle okulda rehber öğretmen varsa, ondan yardım alınmak istenir. Ancak rehber öğretmenin de pek bir faydası olmaz. Aileler çocuğunun okul başarısı ile ilgili kaygılara ve strese kapılırlar.
Değerli okuyucularım, bana gelen veya çevremden gördüğüm öğrenciler tarafından ders çalışma sorunu şu cümlelerle dile getirilir;       “Çalışma isteğim yok. Çalışmak istiyorum ama çalışamıyorum. Çalışmaya tam başlayacağım sırada çalışmayı erteliyorum. Çalışıyorum ama sınavlarda başarılı olamıyorum. Çalıştığım halde sınav heyecanı yüzünden bildiklerimi unutuyorum, olmadık yanlışlar yapıyorum. Çalışmaya başlıyorum ama kısa süre sonra hemen masadan kalkıyorum. Ders programı yaptığım halde bir türlü buna uyamıyorum. Sınavdan bir gün önce içimi bir sıkıntı kaplıyor, sınavda başarısız olacağım gibi geliyor. Matematiği anlayamıyorum…”
Ders çalışamayan öğrencilerin ders çalışmaya ilişkin bazı yanlış düşünce ve inançları vardır. Şimdi de bunlara değinmek isterim;
-Ders çalışmayı uykudan önceki günün son saatlerine bırakanlar şu şekilde düşünebilirler; “Çalışma çok mühim bir faaliyettir. Bu nedenle önce diğer önemsiz konuları halledip sonra ders çalışmaya başlayayım.”
-Erteleyen öğrenciler de şöyle düşünebilirler; “Çalışmaya başladığımda kafam rahat olmalı. Karnım tok olmalı; bilgisayardaki oyunumu oynamış, tüm telefon görüşmelerimi yapmış olmalıyım ve TV’deki maç veya diziler de bitmiş olmalı vb. Bir zaman ve sessiz ortam sağlamalıyım kendime…”
-Çalışırken sıkıntıdan patlayanlar ve masada kıpır kıpır yerinde duramayan öğrenciler de şöyle düşünebilirler; “Çalışmak zor, sıkıcı ve yorucu bir faaliyettir.”
Bu şekilde yanlış inanış ve düşüncelere sahip öğrencilerin, yeni bilişsel ve düşünsel düzenlemelere ihtiyaçları vardır. Çünkü kişi nasıl düşünürse öyle davranır. Olumsuz ve yanlış düşünürse bu düşünce biçimi, öğrencinin davranışlarına ve ders çalışma davranışına yansır. Yukarıda sıraladığım olumsuz düşüncelerin yerine öğrenciler yeni bilişsel ve düşünsel düzenlemelerle düşünmelidirler; Örneğin; “Ders çalışma isteği diye bir şey yok. Olmayan bir şeyi boşuna bekleme gelmeyecek.” “Önce ders yap, sonra keyfine bak, rahat edersin.” “Kontrol edilebilen sadece bu gündür.” “Çalışma sırasında sıkılsan dahi masayı terk etme ve ama başka hiçbir şeyle de ilgilenme. Bir süre sonra sıkıntıdan çalışmaya başlayabilirsin.” “Çalışmak için ders çalışmayı sevmek zorunda değilsin.”
Eğer çocuğunuzun okuldaki başarısızlığı daimi ise bir uzman tarafından değerlendirilmelidir. Ders başarısızlığı; zeka seviyesindeki düşüklükten, psikolojik sorunlardan, öğrenme güçlüğünden, dikkat eksikliğinden, verimli ders çalışma yollarını bilmeyişten kaynaklanabilir. Bu özel durumların dışında, çocuğumuzun değişen fizyonomisinin etkisiyle duyguları değişebilir; daha duyarlı ve sinirli bir hale gelebilir, karşı cinse ilgi duymaya başlayabilir. Maalesef çocukların ergenlik dönemine denk gelen SBS, OKS gibi öğrencinin eğitim çizgisini belirleyen önemli sınavların yarattığı kaygı ‘dersler mi yoksa sınav mı’ ikilemini oluşturabilir.

Comments are closed.