ERGENLİKTE RUHSAL SORUNLAR

Ergenlik dönemi özlem duyulan bir yaşam dilimi olmadığı gibi, gelişmekte olan çocuk için de yaşanması oldukça zor bir evredir. Bu evre, gence hiçbir şey anlatamadığımız için, anlatma çabasının yoğun olarak sürdürüldüğü bir dönem olarak açıklanabilir. Çevresinin istediği biçimde davranmak ve duygularını gizlemek için ergen içine kapanır. Ergenin kontrol altında tuttuğu duyguları çoğunlukla sosyal grup tarafından hoş karşılanmayan korku, öfke, kıskançlık gibi duygulardır.

Karamsarlık, gerçekle ilgili çatışmalar, kişisel üzüntü ve şüphelerin sonucunda oluşur. Güvensizlik duygusu ve çevrenin takdirini kazanma arzusu, gencin başarısızlıklarını incelemesine yol açar ki, bunun sonucunda da genç kendisini yetersiz bulduğunda içine çekilebilir. İşte bu tür farklı etkenler, gencin duygusal dünyasında dengesizliklere neden olur. Örneğin, bir gün önce çok neşeli olan genç, diğer gün üzüntülü, içine kapanık olabilir.
Bir ergen danışanım, içinde bulunduğu ruhsal durumu şu sözlerle dile getiriyordu: “Kendimi çoğu zaman boşlukta hissediyorum. Uyumak ve unutmak istiyorum. Her şeye yeniden başlayabilmek istiyorum. Ağlamak her an boğazımda ama düğüm düğüm. Boş baktığımı hissediyorum. Arkadaşlarım dışında, ailemden kimse beni anlamıyor. Hiç tanımadığım bir yere, hiç tanımadığım huzur içinde insanların yanına gitmek istiyorum.”
Bu gençle yapılan terapi seanslarında sorunların ana kaynağı ortaya çıktı; bu kızımızın anne babası altı ay önce ayrılmışlar. Kızımız babasına çok düşkünmüş ama babası başka bir şehirde yaşadığı için onu göremiyormuş. Babasıyla sadece telefonla görüşebiliyormuş. Annesi de boşanmadan dolayı eşini suçluyormuş. Kızına devamlı; “Baban yüzünden ayrıldık. Bize bu kötülükleri yapmasına rağmen onu seviyorsun” deyip babayı kötülüyormuş. Yapılan en korkunç hata bu; oysa anne sadece babadan boşanmış, çocuğu değil. Kızının ruh sağlığının iyi olması için anne hiçbir zaman babayı kötülememeli.
Ergenlik döneminin temel özelliklerinden biri olan güvensizlik; ergenin atılgan, gösterişçi ya da çekingen biri olmasına yol açabilir. Bu evrede ergen, başkalarının kendisi hakkında vereceği hükümler konusunda aşırı derecede duyarlıdır. Bir danışanım bu durumu şöyle anlatıyordu: “Grup içinde konuşmak zorunda kaldığımda, ses tonum kalınlaşıyor, garip sesler çıkarıyorum. Bu nedenle heyecanlanıyorum ve rahat konuşamıyorum.”
Aile içinde erişkinlerin tutumları, ergenin haklarıyla sorumlulukları arasındaki dengeyi kurabilecek türden olmalıdır. Aile içinde ergene yöneltilen farklı tutumlar, ergenin kararsızlık ve dengesizliğini artırır. Örneğin bir gün; “Sen daha çocuksun, bunu bilmezsin” diyen bir yetişkin bir başka gün; “Kocaman adam oldun, hâlâ bilemiyorsun” diye onu suçlarsa bu ergeni dengesizliğe iten bir nedendir.

Comments are closed.