Murat uzun süredir okulu asıyor, bazı derslere hiç girmiyordu. Onun bunu niçin yaptığını ve bu boş saatlerini nerede geçirdiğini kimse bilmiyordu. Okul ve evdeki sorgulamalar, cezalar yarar sağlamıyor, genç kız bu konuda hiçbir şey söylemiyordu. Murat 15 yaşında lise 1 öğrencisiydi. Danışanımın okuldan yollanan mektuplara annesinin imzasını taklit ederek yanıt vermesi bardağı taşıran son damla olmuştu. Murat sık sık anne ve babasına yalanlar söylüyordu.
Aile oğullarını tedavi için bize getirdi. Danışma seanslarında Murat ile ilgili şu sonuçlara vardım:
Murat ilk çocukluk ve okul çocukluğu yıllarında çok katı olan annesinden hiç yakınlık ve anlayış görmemişti. Ablası hep ona örnek gösterilmişti. Ablası kardeşine göre daha duyarlı, sakin ve dersleri daha başarılı bir ablaydı. Bu durumda danışanım annesinin katılığından yakınan babanın yanında yer almıştı. Babanın koruması altında, annenin her isteğine karşı gelme mekanlaması geliştirmişti. Yine annenin onaylamadığı bir arkadaş grubu ile birlikte dolaşıyor ve onların her yaptıklarına katılıyordu. İçin için suçluluk duyan genç, ağır ders programı ile başa çıkamayınca ve çalışmaya ayak uyduramayınca daha da büyük bir hayal kırıklığına uğramış, çareyi okuldan kaçmakta bulmuştu.
Murat ile yapılan psikoterapi seansları sayesinde danışanım ,yeni düzgün arkadaşlıklar kurmaya başladı. Derslere ilgisi arttı ve çalışması disipline girdi. Fakat anne ile olan psikoterapilere devam edildi. Böylece anne kendi yanlışlarını, anne-kız ilişkilerinde nasıl davranması gerektiğini iyice anladı.
Okul da, Murat ın kendini toparlayıp derslere yetişmesi için anlayışla yaklaştı.
Okuldan kaçma durumunun altından genelde depresyon ortaya çıkar.
Ergenlik çağında depresyonun tüm belirtileriyle çıkması çok seyrek görülür. Ergenlik çağından önce süperegonun (vicdan) gelişmemiş olması, çocuğunu kendini gözleme ve eleştirme yetisinin zayıflığı, dışa dönüklüğü nedeniyle, durgunluk, ağlama, umutsuzluk gibi temel depresyon belirtileri hemen ortaya çıkmazlar.
Gençlerde altta yatan depresyon göstergesi olabilecek belirtiler şunlardır:
Genç can sıkıntısı çeker ve tedirgindir.
Hiçbir işle uzun süre ilgilenemez, bir uğraştan diğerine yönelir. Ancak sonunu getiremez.
Dikkatini yoğunlaştırmakta güçlük çeker; okuduğunu anlamaz, “Okuduklarım kafama girmiyor” der, unutkanlıktan dalgınlıktan yakınır.
Ders dinleyemez, ders başarısı düşer.
Bedeniyle uğraşır, yorgunluktan, baş ağrısından, mide bulantısından, uykusuzluktan yakınır.
Ailede boşanma, ayrılık, ölüm gibi benlik saygısını azaltan durumlarda pek çok gencin ilk tepkisi davranış bozukluğu biçiminde olmaktadır. Gencin birden umursamaz bir tavır takındığı, derslerine boş verdiği, okuldan kaçmaya ve öğretmenlere karşı gelmeye başladığı, haylaz arkadaşlara kapıldığı gözlenir.
Okuldan evden kaçmaların pek çok nedenlerinden en önemlisi; babası yaşarken bir gencin baba özlemi çekmesidir. Babasının olduğunu bilen, ama aranmayan, merak edilmeyen gençte benlik saygısı büyük yara alır.
Yani aslında farkındaysanız “Hasta çocuk yoktur, hasta aile vardır.” Bu yüzden gençleri suçlamak yerine, öncelikle anne-baba olarak bizler kendimizi sorgulamalıyız.
Son Yorumlar
Kategoriler